Devlet tarafından yapılan harcamaların finansmanının büyük oranda kaynağını teşkil eden vergi gelirlerinde verimliliğin ve devamlılığın sağlanması, mükellef ve vergi sorumlularının vergi kanunlarında gösterilen ödevlerinin zamanında ve eksiksiz yerine getirilmesiyle mümkündür. Bu durum devletin vergi alacağını çeşitli yasal düzenlemelerle güvence altına alma ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Vergi hukukunda bu amaca yönelik müesseselerden birisi ise “Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu” müessesesidir.
Söz konusu müesseseler mevzuatımızda 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (“VUK”) 10. maddesinde ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un (“AATUHK”) mükerrer 35. maddesinde düzenlenmiştir.
Kanuni Temsilcinin Vergi Usul Kanunu Yönünden Sorumluluğunun Hukuki Niteliği Nedir?
Vergi Usul Kanununun 10. maddesi kanuni temsilcilerin vergi borçlarından kaynaklanan sorumluluğunu düzenlemektedir. 3505 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle VUK’un 10. maddenin ikinci fıkrasından “…kasıt ve ihmalleriyle…” ibaresi çıkarılmış ve madde hükmüne göre kanuni temsilcinin sorumlu tutulabilmesi vergi ödevlerinin temsilci tarafından yerine getirilmemiş olması ve bu nedenle vergi ve buna bağlı alacakların tüzel kişinin malvarlığından kısmen veya tamamen alınamaması koşuluna bağlanmıştır.
Kanuni Temsilcinin Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Yönünden Sorumluluğunun Hukuki Niteliği Nedir?
Mükerrer 35. madde ile öngörülen sorumluluk, kamu alacağının asıl borçlunun mal varlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması dışında başka bir nedene dayandırılmamıştır. Madde ifadesi anılan durumun gerçekleşmesi halinde başka bir şart aramaksızın kanuni temsilcinin sorumluluğuna gidilmesine olanak vermiştir.
Kamu alacağının asıl borçludan tahsil edilememesinin nedeni, kanuni temsilcinin asıl malvarlığını kötü yönetmesi, ihmal veya kastı olabileceği gibi onun dışında da cereyan eden bir olay, örneğin, ekonomik kriz vs. de olabilir. Kanuni temsilci, kendi iradesi dışında oluşan kimi nedenleri ileri sürerek yani kusursuzluğunu kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilme olanağına sahip değildir.
Mükerrer 35. Maddede Öngörülen Düzenleme ile VUK 10. Maddede Öngörülen Düzenlemenin Farkı Nedir?
AATUHK’un mükerrer 35. maddesi ile getirilen düzenleme ile VUK’un 10. maddesinde öngörülen sorumluluk arasında kapsam, koşul ve nitelikleri bakımından farklar bulunmaktadır. Bu farklılıklara ana hatlarıyla göz atmak gerekirse VUK’un 10. maddesi ile öngörülen sorumluluk kusura dayanan bir sorumluluk olup kanuni temsilci kendisine tebliğ edilen ödeme emrine karşı süresi içerisinde açacağı idari davada, kusursuzluğunu kanıtlayarak sorumluluktan kurtulma olanağına sahiptir. Mükerrer 35. maddede öngörülen sorumluluk, ise kanuni temsilcinin kusurundan kaynaklanan bir sorumluluk olmadığı gibi kanuni temsilcilere yüklenen bir görevin sonucu da olmayıp sırf kanuni temsilcilik sıfatından kaynaklanmaktadır.
Mükerrer 35. madde uyarınca kanuni temsilcilerin sorumlu olması için sadece kamu alacağının asıl borçlunun mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış bulunması koşulunun gerçekleşmesi gerekmektedir. Kanuni temsilci, kendi iradesi dışında oluşan kimi nedenleri ileri sürerek, sorumluluktan kurtulamaz. VUK’un l0. maddesinde öngörülen sorumluluğa kıyasla mükerrer 35. madde ile getirilen sorumluluk daha geniş kapsamlıdır; VUK’un kapsamına girmeyen gümrük ve tekel vergi ve resimleri dâhil, AATUHK’un 1 ve 2. maddelerinde yazılı kamu alacaklarının tümü girmektedir.
Mükerrer 35. madde uyarınca kanuni temsilcilerin şahsi mal varlığından tahsil edilen asli ve fer'i tüm kamu alacakları için amme borçlusuna rücu olanağı vardır. Ancak VUK’un 10. maddesinde bu rücu olanağı vergi borcu ile sınırlıdır, vergiye bağlı diğer borçlar için yapmış olduğu ödemeyi rücu imkanı yoktur.
VUK’un 10. madde hükmü gereği kanuni temsilcilere başvurulabilmesi için AATUHK’un 54. maddesinde sayılan icra yollarının tüketilmesi gerekmekte iken, mükerrer 35 inci madde gereği temsilcilere müracaat için vergisel nitelikteki alacağın anonim veya limited ortaklıktan tahsili için başlatılan takibin sonuçlandırılmasının gerekmemesidir.
Türkiye’de Bulunmayan Anonim ve Limited Şirket Kanuni Temsilcilerinin Vergi Sorumluluğu Nedir?
VUK’un 10. maddesinin ikinci fıkrasında Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcilerinin sorumluluğu hakkında özel bir hüküm yer almaktadır.
Buna göre temsilcilerin ödevlerini yerine getirmemesi ve kanuna aykırı davranışları vergi ve vergiye bağlı alacaklar tamamen ya da kısmen mükellefin malvarlığından alınamaz ise bunların temsilcilerinden istenebilecektir
Comments