top of page

Kamulaştırma Bedelinin Zaman Aşımına Uğramaması

Anayasa Mahkemesi Kamulaştırma Bedelinin Zaman Aşımına Uğramadığının Mülkiyet Hakkının İhlali Olduğuna Hüküm Verdi

27.10.2022 tarihli ve 32093 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Anayasa Mahkemesi kararında, mahkemece hükmedilen kamulaştırma bedelinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönünde çok önemli tespitlere yer verildi. 

Anayasa'da devlet ve kamu tüzel kişilerinin kamu yararı amacıyla gerçek karşılığını malike ödemek suretiyle özel mülkiyette bulunan taşınmaz malları kamulaştırabileceği hüküm altına alınmıştır. Hal böyle olmakla birlikte idarenin yine anayasal bir hak olan mülkiyet hakkına malik’e bedelini ödemek koşuluyla kamulaştırma ile birlikte sınırlamalar getirebilir.


Kamulaştırma Bedelinin Zaman Aşımına Uğramaması - Gayrimenkul Hukuku Avukatı

Kamulaştırma Bedelinin Zaman Aşımına Uğramaması ile ilgili sorularınızı Gayrimenkul Hukuku Avukatımızla birebir görüşme yaparak sorabilirsiniz. Gayrimenkul Hukuku Avukatımızla telefon görüşmesi oluşturmak için tıklayın. 



Huzurdaki AYM kararında da idarenin kamulaştırmada bulunduğu mülkiyete mahkemece hükmedilen tazminatı ödememesi söz konusudur. Olayda başvurucunun 1962 yılında inşa ettiğini söylediği gecekondusu 1974 yılı içinde kamulaştırılmıştır. Üzerinde gecekondunun bulunduğu taşınmazın mülkiyetinin başvurucuya ait olduğuna dair herhangi bir tapu kaydı bulunamamıştır. Bunun üzerine başvurucu 28/10/1974 tarihinde ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde idare aleyhine kamulaştırma bedelinin artırılması davası açmıştır. Mahkemece 30/12/1975 tarihinde verilen kararla kamulaştırma bedeli 37.014 olarak belirlenmiştir. İdare söz konusu tutarı başvurucunun banka hesabına yatırmış fakat başvurucunun iddiasına göre kamulaştırmadan vazgeçilmesi sebebiyle bu tutar tahsil edilememiştir. 


Kamulaştırma Bedelinin Zaman Aşımına Uğramaması

İdarenin isteği ile 1982 yılında başvurucun gecekondusu Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkılmıştır. Bunun üzerine başvurucu gecekondunun ve ağaçlarının tazmini sebebiyle 17/6/1982 tarihinde asliye hukuk mahkemesinde dava açmış anılan davanın sonucunda 12/11/1987 tarihinde gecekondu ve ağaçların bedelini 400.000 tl olarak tespit etmiştir. Söz konusu hüküm 21/11/1988 tarihinde kesinleşmiştir. 

Başvurucu 3/8/2014 tarihinde ilk olarak idareye giderek mahkemenin hükmettiği tazminatın ödenmesini istemiştir. İdare ise 6098 sayılı Borçlar Kanununun hükmü uyarınca karar tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle ilama bağlı alacağın zaman aşımına uğradığını ve bu nedenle yapılacak bir işlemin olmadığını  21/10/2014 tarihli yazıyla başvurucuya bildirmiştir.      

İdarenin yaptığı bu işlem üzerine başvurucu ilamda yer alan alacağın yasal faiziyle tahsili amacıyla 9/2/2016 tarihinde icra takibi başlatmıştır. Bunun üzerine İdare, İcra dairesinin ödeme emrine karşı icranın durdurulması istemiyle icra mahkemesine şikayet yoluna gitmiştir. İcra Mahkemesi 29/2/2016 tarihinde şikayeti kabul edip icranın geri bırakılmasına hükmetmiştir.

İcra Mahkemesinin vermiş olduğu karar üzerine  başvurucu temyiz yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde zaman aşımının 6098 sayılı Borçlar kanuna göre intifa hakkının devam etmesi sebebiyle duracağını savunmuş ayrıca mülkiyetinin zorla elinden alındığını ve mülkiyete istihkak davalarında zaman aşımının söz konusu olmayacağına değinmiştir.  Yargıtay ise başvurucunun dilekçesine karşı  icra mahkemesinin kararını onamıştır.

Başvurunun esasını inceleyen AYM, öncelikle mülkiyetin başvurucuda olup olmadığını tartışmış ve ne zaman yapıldığı belli olmayan yapının 1974 yılından 1982 yılına kadar başvurucu tarafından kullanıldığını ve mevzuata aykırılık konusunda kamu makamlarınca herhangi bir uyarıda bulunulmadığını belirtmiş başvurucunun haklı menfaatinin oluştuğunu söylemiştir. 

Ayrıca AYM, idarenin kamulaştırmaya ilişkin anayasal ve kanuni güvencelere uymaksızın başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale ettiğine kanaat getirmiştir. Esasen idarenin 1982 yılında taşınmazın yıktırılmasını istemesi kamulaştırma kararı olup olmadığı anlaşılmamaktadır. 1974 tarihli söz konusu karara dayanılarak yıkımı gerçekleştirdiği kabul edilecek olsa bile idarenin yıkım işleminden önce kamulaştırma bedelini ödemediği tartışmasızdır. Bu durumda idarenin yaptığı işlem kamulaştırmasız el atma olarak kabul edilmelidir. Kamulaştırmasız el atma uygulaması halinde herhangi bir yararı gerekli kılmayan idareye, hak sahipleri tarafından dava açmak zorunda kalınmaktadır. 

Başvurucunun açtığı tazminat davasını kazanmasıyla birlikte gelişen süreçte mahkeme kararının üzerinden 26 yıl kadar bir zaman dilimi geçmesinden sonra talep edilmesinde başvurucunun kusuru olduğu değerlendiriliyor olsa da idarenin yargı kararının kesinleştiği tarihten itibaren söz konusu tazminatın aradan geçen onlarca yıla rağmen başvurucuya ödenmesi için neden bir girişimde bulunulmadığı açıklanmamıştır. Ayrıca özel kişiler arasındaki alacağın zaman aşımına uğraması haklı nedenlere dayansa da aynı durumun kamu otoritelerinin anayasal yükümlülüklerinin ihlalinden doğan borçları yönünden kabulü mümkün değildir.

Sonuç olarak AYM, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir.



10 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page