Telif Hakkının Hukuki Niteliği
Genel niteliği itibarıyla telif hakkı kavramı bilimsel ve edebi eserler üzerindeki hakları karşıladığı varsayılmaktadır. (Hirsch tarafından ortaya konulan yaklaşım.) Telif hakkının hukuki olarak niteliğini ele almak gerekirse eğer; “bir kişi tarafından üretilmiş olan özgün bir değerin diğer kişilere yönelik olarak mevcut hukuki düzen içerisinde korunmasını konu almasından ötürü özel hukuk alanı içerisinde söz konusu olmaktadır.” Keza Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda telif hakkının korunmasına yönelik olarak cezai yaptırımlara yer verilmiş olsa da bu durum, telif hakkının korunması amacıyla kamu hukuku kapsamında verilen bir destek ve önemi ortaya koymaktadır.
Telif hakkı şahsın kendi iç dünyasında oluşan unsuru ile manevi, oluşumundan sonraki unsurlarda ise ekonomik değer kazanması durumunda ise maddi hak olarak karma bir özellik şeklinde meydana gelmektedir. Bu nedenle telif hakkının maddi unsur içeren mali hakları devredilebilen bir özellik taşırken, manevi haklar kapsamında ise böyle bir devrin gerçekleşmesi mümkün olamamaktadır.
Telif Hakkı Miras Yolu İle Mirasçılarına İntikal Edebilir mi?
Telif hakkı kapsamında manevi hakların kullanım yetkilerinin miras yolu ile kişinin ölümü sonrasında mirasçılarına intikal etmesi söz konusu olabilmektedir. Bu unsurun varlığı manevi hakların devredilebilir olduğunu göstermemektedir. Keza telif hakkının miras yolu ile mirasçılarına intikal etmesi miras hukukunun doğal bir sonucudur.
Telif Haklarının Özellikleri Nedir?
Telif haklarının en belirgin özelliği herkese karşı ileri sürülebilen bir hak olma özelliğini taşıdığı için mutlak haklar kapsamında değerlendirilebilmektedir. Akabinde kişinin şahsi bir unsurunu taşıdığı için “şahıs varlığı haklarına” ve maddi anlamda ise ekonomik bir unsur taşıdığı üzere “malvarlığı hakları” olarak nitelendirilebilmektedir.
Telif hakkı genel niteliği itibarıyla bir kısım olarak mali ve diğer bir kısım olarak ise manevi değerlerden oluşmakta olan bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Keza önemle belirmek gerekir ki; telif hakkının maddi anlamda ekonomik bir değer taşımaması durumunda o eseri manevi değer kapsamında telif hakkı olarak korunmasını gerektirmektedir. Bu nedenle telif hakkının yalnızca manevi değerlerinden ötürü de korunma altına alınması durumu söz konusu olabilmektedir.
Telif hakkı kapsamında en çok karıştırılan bir durum ise esere yönelik olarak “manevi hakların devri” unsurudur. Keza daha önce de ifade ettiğimiz üzere manevi hakların devri durumu söz konusu olamamaktadır. Bu nedenle manevi hakların kendisinin değil, yalnızca “KULLANIM YETKİLERİ” nin devredilmesi söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla bu durumda manevi hakkın devri söz konusu olmamakla birlikte mali haklar kapsamında ise devir unsuru söz konusu olabilmektedir.
Telif hakkının bir diğer özelliği ise hak sahibinin kişiliğinin ortadan kalkması durumundan sonra da kanunla birlikte belirtilen süreler içerisinde devam etmektedir. Örnek vermek gerekirse eğer; telif hakkı kapsamında bulunan mali haklar, sahibinin ölümünden itibaren yetmiş yıl geçtikten sonra sona ermektedir. Bu hususta daha öncede ifade ettiğimiz üzere telif hakkının miras yolu ile mirasçılarına intikal etmesi miras hukukunun doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Telif Hukuku Kapsamında Yer alan Eser Kavramı Nedir?
Genel niteliği itibarıyla telif hakkının konusunu telif eseri oluşturmaktadır. Bu kapsamda telif hakkı, kişinin hususi bir niteliğini içerisinde barındıran bir telif eseri üzerinde doğmaktadır. Bu nedenle FSEK (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu) kapsamında bir telif hakkının söz konusu olabilmesi için, ortada FSEK kapsamı içerisinde bir telif eserinin varlığı mevcut olmalıdır.
“Eser” kavramı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 1/B-a bendinde “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” şeklinde olarak ifade edilmiştir.
Bu kanunun maddesi itibarıyla bir şeyin FSEK kapsamında eser sayılabilmesi için;
Öncelik olarak bir insan tarafından oluşturulması,
FSEK kapsamında yer verilmiş olan eser türlerinden bir tanesi olması,
Fikri bir gayret içerisi neticesinde meydana gelmesi,
Sahibine ait olan bir niteliği içerisinde taşıması ve de bunu dışarıya yansıtacak bir yapıda olması söz konusudur.
Diğer bir husus ise esere yönelik olarak sağlan koruma eserin tümü içindir. Bu nedenle buradaki tümü kavramından, eseri meydana getiren fikirler toplamının meydana getirdiği bütünlük şeklinde olarak anlaşılabilir.
Eserin her bir parçası koruma altında olmakla beraberinde bir bütün şeklinde olarak koruma altındadır. Keza tamamen bitmemiş olan bir çalışma mevcut bir süreç gittiğine yönelik bir kanaat getirilmişse eğer bu mevcut olan fikri çalışmanın da korunması gerekmektedir.
Düşünce gücü ve belli bazı gayret içerisiyle elde edilmiş olan fikri bir ürünün FSEK kapsamı içerisinde eser olarak nitelendirilebilmesi için, kanunla belirlenmiş ve öngörülmüş eser türleri içerisinde bulunması söz konusu olmalıdır. Bu nedenle eser türleri kanunda sınırlı sayı (numerus clausus) ilkesine göre içerisinde ifade edilmiştir.
Eser Sahibi
Bir fikri çalışmanın eser olarak kabul görmesi için sahibin hususiyetini içerisinde barındırması gerekmektedir. Bu nedenle FSEK 8. Maddesinde ifade edildiği üzere “Bir eserin sahibi onu meydana getirendir” şeklinde olarak tanımlanmıştır.
Telif Hakkı Sözleşmesi
Telif hakkı kapsamında FSEK tarafından kabul görmüş olan iki çeşit sözleşmesel ilişki söz konusu olabilmektedir:
Birincisi mali hakların devredilmesi konusunu oluşturan “telif hakkının devri sözleşmesi”dir.
İkincisi ise ruhsat (lisans) sözleşmesidir.
Ruhsat sözleşmeleri kapsamında hak sahibi olan kişi sahip olduğu bu hakları kendi içerisinde tutmaya devam etmekte olup karşı tarafa yönelik olarak sözleşme ile belirlenen şartlar içerisinde “bu hakları kullanma” şeklinde olarak hak ve yetki tanımaktadır.
Devir konusu itibarıyla FSEK m.48 itibarıyla düzenleme alanı bulmuştur. Bu maddeye göre, eser sahibi olan kişi ve mirasçıları, sahip oldukları mali hakları süre, içerik ve yer bakımından sınırlı bir şekilde devir etmeleri mümkünken keza; aynı şekilde bu hakkının devredilirken karşılıklı veyahut karşılıksız olması da tek tek veyahut bir bütün şeklinde olarak devir edilebilmesi unsuru da hak sahiplerinin takdir yetkisindedir.
İfade edilen bu durum, ruhsat (lisans) sözleşmelerinde de tekrar bu şekildedir.
Diğer bir ifade edilmesi gereken unsur ise FSEK m.52 kapsamında telif hakkının devri sözleşmeleri için “yazılı şekil şartı” unsuru öngörülmüştür. Bu nedenle mali haklara dair sözleşme ve tasarruf unsurlarının yazılı olması söz konusu olmaktadır. Mevzubahis bu durum itibarıyla şekil şartı bir geçerlilik şartı olmasından ötürü bu şekil kapsamında düzenlenmeyen sözleşmelerin TBK çerçevesinde herhangi bir hüküm teşkil etmez. Diğer bir ifade ile bu nitelikte söz konusu olan sözleşmeler kesin hükümsüzdür.
Telif hakkı sözleşmeleri kapsamında ifade ettiğimiz üzere belirli bir şekil şartı belirlenmiştir. Bu kapsamda diğer unsur ise FSEK m.52 ile beraberinde sözleşmenin konusunu teşkil eden hakların ayrı ayrı ve yazılı olarak gösterilmesi gerekmektedir.
Örnek vermek gerekirse eğer;
“Tüm hakları devrettim” gibi genel bir ifade ile kurulmuş olan sözleşmelerin geçerliliği söz konusu olmayacaktır. Konu itibarıyla önemle ifade etmemiz gereken diğer bir unsur ise telif hakkına yönelik olarak sözleşme türleri ve şekil unsurunu ifade ettik. Peki telif hakkı sözleşmelerinin içeriğinde neler olmalıdır?
Öncelik olarak tarafların bulunması gerekmektedir. Keza yayınevi adına imzası söz konusu olacak bireylerin bu durumda temsili önemli bir etkendir.
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi genel bir ifadeden ziyade hak devrine tâbi olan mevcut hak açık bir şekilde belirginleştirilmelidir.
Taraflara yüklenmiş olan hak ve yükümlülükler kapsamında keza devir alan kişiye hangi haklarının verildiği, bu unsurda üçüncü kişilerin hakları ve de mevzubahis eser kapsamında hakların başka kişi adına işleme tâbi tutulup tutulmayacağı açık ve belirgin bir şekilde belirtilmelidir.
Ücret itibarıyla telif hakkı ücretinin ödeme ve vadelerinin ne şekilde yapılabileceği mutlaka surette ifade edilmelidir. Keza ödemenin ne şekilde söz konusu olacağı da mutlak surette önemli bir durumdur.
Yayım ve satış hakkının devredilmesi durumunda ilgili olan koşulların unsurları, telif hakkının devredilmesinde kaç yıl ile sınırlandırıldığı, söz konusu olan eserin basım ve de satış tarihi, eserin orijinalinde yapılması beklenen değişiklikler ve de eserin basımının söz konusu olması durumunda yazıla ne kadar verileceği yazılması gerekmektedir.
Telif hakkı sözleşmesinin türü, sözleşmenin feshi gibi unsurlar belirtilmelidir.
Sözleşme kapsamında tek taraflı dönülme durumunun varlığı veyahut yokluğu, fesih ihbarının söz konusu olması durumunda nasıl yapılması gerektiği mevcut olan telif hakkı sözleşmesinde söz konusu olmalıdır.
Telif hakkı sözleşmesi kapsamında yasal ikametgâh adresleri sözleşmeye yazılmaktadır. Bu kapsamda ikametgahta bir değişiklik olması durumunda ise bu unsur mutlaka surette belirtilmesi gerekmektedir.
Mevzubahis durum neticesinde herhangi bir ihtilaf yaşanması durumunda fark etmeksizin yetkili mahkeme ve de icra dairesi belirgin olarak ifade edilir.
Telif hakkı sözleşmesinin kaç adet olması, bu kapsamsa kaç nüshadan ibaret olduğu, eserin kimlere verilmiş olduğu açık ve belirgin bir şekilde yazılmalıdır.
Diğer bir unsur ise yetki belgesi ve imzalar sözleşmeye eklenmesi gereken çok önemli bir durumdur.
Bu kapsamda açıkladığımız ifadeler neticesinde telif hakkı ve telif hakkı sözleşmesi çok detaylı ve kapsamlı bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle tarafların hukuki destek almaları bu olay durumunda büyük önem arz etmektedir.
Sonuç itibarıyla telif hakkı, eser, eser sahibi, telif hakkının devri ve son olaraktan telif hakkı sözleşmesini detaylı bir şekilde açıklamış ve de ifade etmiş olduk.
Fikri Mülkiyet Hukuku hakkında "Markaların Jenerik (Yaygın Ad) Hâline Gelmesi Unsuru" ve benzeri konulardaki içeriklere ulaşmak ve Fikri Mülkiyet Hukuku Avukatı ile online görüşme ayarlamak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz!
Σχόλια